Son günlerde Lozan Antlaşmasının tartışmaya açılması, Tunceli ve Hakkari Yüksekova'da yaşanan gelişmeler, ülkemizin ortak değerlerini, kamu vicdanını ve hukuk devleti ilkelerini derinden sarsan bir nitelik taşımaktadır.
Tunceli Valisinin, yasa dışı bir anmanın yapılacağı etkinliğe izin vermesi yönünde baskı gördüğü iddiaları; Anayasanın devletin niteliğine ilişkin kurucu hükümlerine, yetki genişliği ilkesi ve kamu yönetiminin tarafsızlığına ilişkin temel kurallara açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Hukuka bağlı biçimde görevini yerine getiren merkezi veya yerel yöneticilerin edimlerinin, sadece siyasi iktidarın dönemsel veya stratejik politikalarına ters düştüğü için baskıya maruz kalması, talimatla hareket etmesinin istenmesi kabul edilebilir nitelikte değildir. Tıpkı kayyum uygulamaları gibi merkezi idarenin yerel unsurlarına yönelik yapılan bu müdahale de açıkça hukuka aykırılık ve keyfilik taşımaktadır.
Bu hukuk dışı tutumun yanında; Yüksekova'da, Hava Kuvvetleri tarihimizin ilk şehitlerinden Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'in adını taşıyan caddenin isminin değiştirilmesi teşebbüsü ortak değerlerimize duyulan derin saygıyı ve toplum hafızasını hedef alan vahim bir adım olarak tezahür etmektedir ve kabulü mümkün değildir. Tarihsel ve toplumsal bir anlam ifade etmeyen ve isim bakımından simgesel bir niteliği bulunmayan bir cadde veya sokağın adı değiştirilerek de aynı manevi yarara ulaşılabilecekken; takdir hakkının bu yönde kullanılması yerinde olmamıştır.
Toplumsal vicdana hitap etmeye çalışan idari işlem ve eylemlerin, toplum vicdanını örselemeyecek bir düzlemde ve toplumsal kutuplaşmaya sebep olmayacak bir içerikte yapılması, bu amacın niteliğiyle daha uyumlu bir nitelik teşkil edecektir. Bir ismin yaşatılması için başka bir ismin toplum hafızasından kazınması bir zaruret olmadığı gibi, toplumu simgesel bir karşıtlık temelinde yeniden yapılandırmayı esas alan bu uygulamaların toplumun manevi dünyasında bir yeri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla toplumsal değerlere yönelik her türlü müdahale, toplumsal huzuru ve adalet duygusunu zedeleyecektir.
Antalya Barosu olarak bundan sonra da hukukun üstünlüğü, yönetimde liyakat ve hukuk devleti ilkelerini savunmaya, yerel yöneticilerin kaynağını Anayasa'dan alan yetkileri kullanması sebebiyle mağdur edilmesine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizler için devletin temel niteliklerine ilişkin Anayasanın öngördüğü kurucu ve emredici hükümler; insan hakları ve hukukun üstünlüğü herhangi bir siyasi iktidarın pragmatik tercihlerine feda edilemeyecek bir durumu ifade etmektedir.
Bu anlamda Baromuz, ülkemizin ortak değerlerine, ülkemiz için son derece önemli tarihsel kişiliklerin hatırasına ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını kararlılıkla sürdürmektedir. Bu sebeple devletin tüm kurumlarını, kamu vicdanını yaralayan bu tür gelişmeler karşısında duyarlı olmaya, hukuk devleti ilkesine yaraşır şekilde hareket etmeye davet ediyoruz.