Netanyahu Hükümetinin Gazze'de İşlediği Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar Hakkında
Antalya Barosu olarak, İsrail Devleti'nin mevcut Netanyahu Hükümeti ve İsrail Ordusu tarafından Gazze'de sivil halka karşı sistematik şekilde yürütülen saldırıların soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamında bulunduğunu, bu eylemlerin insanlık tarihine kara bir leke olarak geçtiğini ve derhal durdurulması gerektiğini en açık ve kararlı biçimde kamuoyuna bildiriyoruz.
Bu saldırılar, sadece savaş değil, bir halkın varlık hakkına yönelmiş organize bir imha operasyonudur. Kadın, çocuk, yaşlı demeden on binlerce sivilin katledilmesi, altyapının bilinçli olarak hedef alınması, aç bırakma ve zorla yerinden etme politikaları uluslararası hukuk bakımından sadece “ağır suç” değil, insanlığın vicdanında silinmeyecek birer utanç vesikasıdır.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin Yakalama Kararı: Suçlular Açıkça Ortadadır
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı tarafından Netanyahu ve İsrail'in üst düzey sivil-askeri yetkilileri hakkında yakalama kararı çıkarılması talebi, işlenen suçların ağırlığını ve faillere dair delillerin ciddiyetini açıkça ortaya koymaktadır. Bu, tarihte bir dönüm noktasıdır: Artık kimin suçlu olduğu, kimin hesap vereceği açıktır. Adaletin önünde hiçbir siyasi kalkan, hiçbir diplomatik örtü bu suçları gizleyemez.
Halkları Değil, Suçluları Hedef Alıyoruz
Irkçılığa Karşı Net Tavır
Uluslararası suçlar şahısların ve hükümetlerin sorumluluğundadır; halkların değil. Bu nedenle İsrail halkına yönelik her türlü ırkçı ve ayrımcı söyleme karşıyız. Ancak, Filistin halkının maruz kaldığı vahşeti inkâr eden, bu zulmü protesto edenleri susturmaya çalışan Batılı hükümetlerin iki yüzlü tavırlarını da şiddetle kınıyoruz. Özellikle ABD ve Avrupa'daki bazı iktidarlar, insan haklarını kendi politik çıkarlarına göre araçsallaştırmakta, bu suskunluklarıyla İsrail'in suçlarına örtülü ortaklık etmektedirler. Bu tavır, yalnızca uluslararası hukukun değil, Nürnberg Mahkemelerinin mirasının ve Holokost kurbanlarının anısının da açıkça çiğnenmesidir.
Bu bağlamda, Nürnberg Başsavcısı Yargıç Robert H. Jackson'ın 1945'te Nazi savaş suçlularının yargılandığı Nürnberg Yargılamasının açılış konuşmasında dile getirdiği şu tarihi sözleri hatırlatmak isteriz: “...Bu soruşturmayı önemli kılan şey, bu mahpusların dünyadaki bedenleri toza dönüştükten sonra pusuya yatacak uğursuz etkileri temsil etmeleridir. Onlar ırkçı nefretlerin, terörizm ve şiddetin, kibir ve iktidar zulmünün yaşayan simgeleridir. Bunlar, şiddetli milliyetçiliklerin ve militarizmin, kuşaktan kuşağa Avrupa'yı karmaşaya sürükleyen, insanlığını ezen, evlerini yok eden ve hayatını yoksullaştıran entrika ve savaş seviciliğin simgeleridir... Şu anda tehlikeli bir şekilde hala güçleri ayakta kalan [bu] insanlarla belirsiz ve kesin olmayan bir şekilde ilgilenirsek, uygarlık yeniden gücünü kazanan sosyal güçlerden ödün vermeyi kaldıramaz...”
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine Açık ve Net Çağrımızdır
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu vahşet karşısında soyut açıklamalarla yetinmemeli, Uluslararası Ceza Mahkemesi Birleşmiş Milletler nezdinde soykırım ve insanlığa karşı suçların cezalandırılması yönündeki tüm girişimleri açık, kararlı ve etkili biçimde desteklemeli ve desteğini daha etkin olarak ortaya koymalıdır.
Ayrıca Türkiye, bu adalet mücadelesinin samimi ve tutarlı bir parçası olmak için Uluslararası Ceza Mahkemesinin dayanağı bulunan Roma Statüsüne derhal taraf haline gelmelidir. Bu, sadece siyasi bir tutum değil, hukuki bir sorumluluktur.
Uluslararası Topluma Çağrımızdır
Gazze'de yaşananlar, bir halkın göz göre göre yok edilme sürecidir. Bu süreç, dünyanın gözleri önünde ve büyük ölçüde cezasızlık içinde ilerlemektedir. Antalya Barosu olarak uluslararası toplumu bu tarihi suça daha fazla seyirci kalmamaya, tüm diplomatik ve hukuki araçlarını kullanarak bu soykırımı durdurmaya ve sorumluları yargı önüne çıkarmaya çağırıyoruz.
Bu çağrımız vicdana, hukuka ve insanlığa yöneliktir. Eğer şimdi susarsak, yarın konuşacak bir uygarlık kalmayabilir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur